17 Eki 2010

Vakti değil henüz...

Bir kahve içimlik alacağım insanları hayatıma, kahve bitince herkes yoluna... Ve bir gün ağlamak istersem işte o zaman SEVECEĞİM...

Bugün değil adamım vakti değil henüz vanaları açma daha... Bak kahvem bitmedi hala... Bugün gideceğim diyorsan bu kahveyi İÇMEYECEĞİM...

Ulama !

Ünsüzle bitiyordum ben senden önce... Senin ünlü biri oluşun bozuyordu herşeyi... Hep sana ulandım... Ama bizden belirtili bir tamlama oluşmuyordu... Edebilerin yaktığı 7 meşale ışığında, yuvarlak masaya oturup buldukları yeni bir tamlamaydık biz; zincirleme isim tamlaması: Sen, ben ve o...

16 Eki 2010

Bazen ölmüş olabileceğinizi hiç düşünüyor musunuz? Ben düşünüyorum. Hatta buna paranoya veya şizofreni de deniyor tıp dilinde... Değil oysa. Ya gerçekten öldüysek ? Ölüysek?
Belki de bir filmdir bu! Hani başrolünu Jim Carrey'nin oynadığı... Kendimize gelip, gözlüklerimizi çıkardığımızda bir sandala atlayıp açılıp uzaklarına okyanusun, tam ortasında duvara çarpıp kamera odasını bulacağımız...

Bir masal belkide! Kibirli bir veledin uydurduğu kurtların kuzu yerine büyükanne ve küçük kızları yediği acımasız bir masal... Tam midesine inmişken kurdun Kahraman Avcı tarafından kurtarılacağımız...

Belki de BEN YOKUM ! Ne yani olamaz mı?

Aman yahu bu kendimle çelişmelerim,  hayatla itişmelerim bitmez benim...!!!

14 Eki 2010

Bedelli Aşk !

Her şeyin bir bedeli var dedikleri bu mu sevgilim? 309 günde bir mi görmek seni? Şafak saymak günlerce, ağlamak sabahlara kadar, isyan etmek; Tanrıya değil ama yokluğuna! Bu mudur?
Yarım saat midir 309 günün hasretiyle beklediğim... "Amin"e göre bir şey yok sevgilim... 40 kerede söylesek olmayacak...!!!
Yüzün gitmezken gözlerimden, ellerin sinmişken yüreğime, kalbim reaksiyona uğrayıp tamda harekete geçmişken...

Parası neyse vereyim de YANIMDA KAL Sevgilim...





Special Not: 309 gün sonra park... =)

6 Eki 2010

İki Perdelik Yüzleşme !

Hadi aşk, seninle yüzleşelim! İki perdelik olsun...
İlk perde senin !..
En güzel yalanını oyna bana..! Girişin, gelişmenden iyi olsun, sonunu bana bırak, kapanış nasılsa benim...

Yüreğimde Soygun Var !

Bir oyuncakçının camında ellerinin izi kalan çocuklar gibi, izin kalsın ömrümde, bir kere de kapatırken kepenklerini kalbimin izlerine bakıp "Ahh" dersem namerdim...!!!

Gözlerin girsin içeri önce... Salın şöyle yüreğimde, savur yaşlarını çocukluğuma... Bırak sonra tuttuğun saçlarımı... gir oyuncaklarının koynuna... Silerken yaşlarını gözlerimden çamurlanmış kollarıma, gözümden seni dökersem namerdim...!!!




Tamda ömrüme koymuşken seni... ve tamda gün sonunu alacakken hayatın, "eller yukarı!" demeseydin, elimden düşmezdi yüreğin !