24 Ara 2009

K & K

...

Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.

...

Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim. Gerçek adımı hatırlamıyorum. Kimliğimi bir çocuğa sattım. Çirkinleşmek için çok uğraştım. İsteyene ruhumu kiraladım. Vücudumdaki dikiş sa yısını artık bilmiyorum. Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım...

21 Ara 2009

-.-

Geçen gece bayılmışım ben yaa :/
saat gecenin 3ünde hemde... Tam 3-5 nöbetindeydim, elimde silah... Uykusuzluğun frekansını tutturmuşken tamda bir lodos esti 70km/h hızında; açılan camları kapatmaya kalktığımda ne olduğunu anlamadan popomun acısıyla ayıldım... Gözümü açtığımda silah arkadaşlarım (ailem) başımda idi...

/Gereksiz.

20 Ara 2009

Tek Emir !

... Ve Tanrılar indi gökten...

-Nasılsın? dedi biri,
-Tanrı sensin dedim, bil!
-Yıkıl!!! dedi
Yıkıldım...


...Melekler girdi koluma...

-Yürüyebilir misin? dedi biri,
-Melek sensin dedim, uçur!
-Yıkıl!!! dedi
Yıkıldım...


...Sevgilim geldi yanıma...

-Niye geldin? dedim,
-Seni hala seviyorum! dedi
-Yıkıl!!! dedi(m)

YIKILDIM...

19 Ara 2009

Nobody know, something is changin' inside me...

I know how you feel inside I've been there before but ı'm sorry about this.

And all love is real, someone except. This one, our love... Because we can't know be fond of!
I thought I could live in your world... But now ı think; it's impossible.
I'm sorry, ı'm so sorry...
Please, please forgive me...
Don't forget: And when you're in need of someone, My heart won't deny you...
We think the same things at the same time, So dry your eyes...
There are so many of us, So you can't count. Can you see me when I'm running? Away from them...
I can't take your pressure... Understand me please...
Should've never told you That I cared about you. Didn't think that it would be, so bad,
Should've never kissed you, Should've never held your hand...
Don't you cry no more... I can't carry you baby, gonna carry somebody...
Bye now...
Maybe someday...

12 Ara 2009

CevaP VeriyoruM

Sen hayat sınavında karşıma çıkan en güzel soruydun;
Ama cevapların arasında sen yoktun... Kahretsin!

o zaman

E)Hiçbiri...

7 Ara 2009

kızgınım çoook !

Bizim evden hangi kafatasının içinde beyin diye kuş boku taşıyan şahıs çay kaşıklarını çalıyorsa Allah nası biliyorsa onu öyle yapsın !!!!

hmmm

Negatif değilim! Proton ve nötronlarım yemeğe gittiler...

1 Ara 2009

Hadi sevgilim, kalk göm beni...

Bilincimin 7. katında durdu hayallerim, kapısı açıldığında beyaz bir ışık yoktu içeride... Uygun adım sızdılar içeri, gece görüşü gözlerim yol gösterdi ısı dağıtan korkularımı bulmaya...

Termal korkulara sahip zararsız içeriğimde dolaştı hayaller... G3'ler vardı ellerinde vurmak için karşılarına çıkan ilk fobimi menzil ayırdetmeksizin...
Savaş başlıyordu içimde silah sesleri gelmeye başladı... Beynim... Beynim belkide maruz kaldığı en kötü sesleri duyuyordu... İçimde ölen birileri vardı... Tam beynimde... Düşüncelerim... Hayallerim... İsteklerim... İsteyemediklerim... Bir bir ölüyorlardı...

Avuçlarım terliyor sevgilim uyan! Başım, başım nasılda dönüyor... Ne zaman bitecek bu kanlı sesler? Hangi uyunamadığı için yapılan bomba bitirecek bu savaşı? Peki ya kim kaldıracak içimdeki bu enkazı ?
Hangi namaza yetişecek içimdeki ölenler? Hangi imam kıldıracak beynimdeki hristiyan namazı?

Gözlerimden düşüyor ölenler... Avuçlarımdaki tere karışıyor ümitlerim...

Cenaze töreni başlıyor... Hadi sevgilim, kalk göm beni...

27 Kas 2009

Sanırım ben deliyim...

Sabahtan beri bir bayram telaşıdır tutmuş herkesi... Karga henüz yediklerini çıkartıp kanatlarını gagalamadan doluşmalar evlere... Bir el öpme telaşıdır ki anlamsız... Sevgiye dayalı olmayan yalandan sohbetler... Feri sönük manalı ve yalancı gülümsemeler gözlerde... Sermaye ye göre müdahale... Yeni elbiseler eski insanların üzerinde, ve eski kavgaların hıncı yenilenmeye çalışan insanların bakışlarında...

Oturacak yer bulunmamalar... Evin kızının köle İzaura şeklinde hizmete koşması... Büyüklerden birinin öğretici konuşmaları etrafında sıkılmadan dinlemeye çalışmalar...

Yoruldum yahu!

Balkona çıktım bir sigara yaktım... Düşündüm sonra...
Ben her gün bu olayları yaşıyorum zaten hayatımda ve madem ki "Deliye her gün bayram"...
O zaman ben sanırım DELİYİM !..

21 Kas 2009

Gene Kamil -.-

Sahne I / Bölüm II

Ofisin telefonu çalar :

Adam: - Alooo! Kamil Koç mu?
Personel: - Evet. Buyrun.
Adam: - Heh. Ben Pegasus'tan uçak bileti ayırtacaktım.
Personel: - (1dk lık afallamadan sonra) Tabiiki bakalım...

Şaka olmalı aslında değil mi ?

19 Kas 2009

iç acılar toplamı = 365 günlük

Dün dağa çıktım Tanrılarla konuşmak için;
O herkesin üstüne adını kazıdığı, dalları ve kökleri beraber uzayan ve birgün bir yerde dallarla köklerin birleşeceğini düşündüğüm, cinsini hala çözemediğim iri kıyımlı bir erkek edasıyla kasılarak göğe doğru uzayan kalıplı ağacın köklerinin toprağı delerek çıkmasıyla ve sonra pişman olup geri toprağa girmesiyle oluşturduğu oturgaç biçimli yere oturarak başladım konuşmaya...

-Sırf sesimi duyurabilmek için geldim buraya, sanırım aşağıdan duyulmuyor ? He ?
-Sesimi duyan var mı? Orada kimse var mı?.....
-Kahretsin!

Tırnaklarımla kazıdım sonra boş bulduğum koca ağacın gövdesine:

Tanrıya Not: İç acılarımın toplamı 365 günlük oldu !

10 Kas 2009

Level up

Yazmak istiyorum yazamıyorum ne zamandır... Biri cümlelerimi çalmış! Harflerim koyduğum yerde değiller... Duygularım kaçırılmış bölücü bir örgüt tarafından, işkenceye maruz bırakılmışlar. Çizgi filmlere ağlar oldum kaç gündür, ve alakasız durumlarda gülüyorum... Mutasyona uğramış yada yıkanmış tepkilerim belirdi. Tüm zamanlı iş hayatım bile ağır gelmez oldu küçük omuzlarıma, hatta yatmak istiyorum çoğu zaman ofiste...

Deliriyor muyum acaba?
cıkk sanmam... Ömrü hayatında kaç kere bu derece delirir ki insan? Yada bundan daha fazla delirebilir mi ki?..

Şuurum, şuur altımla çelişiyor... Beynimin onay verdiği olaya bilinç altım mümkünat tanımıyor. Elim varmıyor, dilim varmıyor, aklım yetmiyor...

Tüm uzuvlarım çökmüş vaziyette bu ara, küfür etseler sağolasın bile diyebilirim yani o derece...
Taş duvara yaslanmış gibi uyuştu beynim, bulanık insan silüetleri görüyorum karanlık duvarlarımda. Korkularım bile korkuyor benden. Yüzleşmeyi istediğim her şey kaçıyor uzağıma...

Sanırım bir değişimin ortasındayım... Bir level daha yükselecek hayat oyunu...

9 Kas 2009

Minnet borcumuz var sana Gazi Mustafa...


● Bütün ümidim gençliktedir.

● Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet'i biz kurduk, O'nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.

● Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.

● Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.

● Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

● Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.

● Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

● Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.

● "...bu ulusa ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir."

● Türk Milleti yeni bir iman ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur bu devletin dayandığı esaslar "Tam Bağımsızlık" ve "Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlik"ten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu Milli Egemenliktir. Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliğidir...

● Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!

● Biz büyük bir inkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.

● Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.

● Ne mutlu Türküm diyene!

4 Kas 2009

İş hayatı !

Çalışmak farklı bir olgudur kimine göre; bana göre hayatın ta kendisi...
Tanırsın çünkü, masanda duran kalemin bile sana neler yapabileceğini/yaptırabileceğini anlarsın... Okul zamanlarında 18 ile 5 çarpamaz iken ne hayatlar çarparsın bir kelimen ile, ne bedeller ödersin adına yazılan bir cümle ile...

Bazen aşklar yaşarsın bazen sonu gelmez haksızlıklar... Kimi zaman "tak" dediğini duyarsın patronun savurduğu bıçağın vurduğunda kemiğine... Sen deli gibi çabalarken biri alttan kemanvari bir müzik koyar hiç varken ağlarsın...

İçinde sıkışır söylemek istediklerin seni delirten müşterinin karşısında, yapamazsın, arsızca sırıtırsın hayata... Sırıtmak zorundasın çünkü istiyorsan kalmak hayatta...

Aşk vurmuştur bazen, sancılı ayrılığın ardından geçirdiğin 'onların gözünde çok küçük ama senin içinde fırtınalar koparan' depresyon yüzünden sevdiğinin adını duyarsın müşterinin ağzından alırken iletişim bilgilerini...

İki durak sonra inersin çoğu zaman otobüsten eve dönüşlerde... Şoför bile diken üstündedir sanki ama bu durakta inecektiniz küçük hanım diyemez... Kaçırmışsındır durağı, dalmışsındır... Belkide iki durak yürümeye ihtiyacın vardır, bunu bir tek sen bilirsin...

Kafan 80 parçaya bölünür takip etmen gereken, düşünmen gereken ve yapman gerekenler vardır. Her birinin alt kolları min.20 olsa bile 60 parçadır artık 4'te 1'ini kullanabildiğimiz beynin...

Her gün bıkarsın, her gün gidersin... Bir zaman sonra bakmışsın artık monotonluk sarmış; her şey, her gün aynı !

Evet işte tamda burada yapman gereken en önemli şey(ler) :

Evren sensin!
Sen (ne,nasıl)istersen, istediğin gibi olur her şey !
Karşındaki seni sıkıyorsa sende onu sıkmanın yollarını bul, mesela işine odaklanarak yap !

en önemlisi İŞİNİ SEV !

Gör bak her şey nasılda değişecek, UNFORGIVEN söylemişti dersin ;)

2 Kas 2009

-.-

Artık biri beni anlasın ulannn !!!

Yoruldum ey Adem oğulları, Havva kızları YORULDUM !!!
Neden beni deniyorsunuz?

Ya sen Tanrım: sen neden hep kitabın en zor kısmından soruyorsun?

Ne istiyorsunuz ulan benden ...

31 Eki 2009

Kamil'in yolcularından nefret ediyorum !

Sahne I/ Bölüm I

(Ofisin kapısı açılır ve içeriye biri kadın biri erkek olmak üzere iki kişi ağır, güçlü ve emin adımlarla girerler...Satış temsilcisi bağğğyyan (yani ben) deskte oturuyordur... Adamla kadın kızın yüzüne bakarlar, kızda onlara bakar ortam sessiz moddadır iki tarafta birbirlerinden bi söz bekler ve sonunda kadın yarın saat 3 arabası müsaitmi? der... Yarın saat 3te kalkacak olan tam 200 sefer vardır ama kadın nereye olduğunu söylememiştir. Kız masadan usulca kalkıp kadına bir uçan depik(bu blogta sanal reklam uygulaması vardır) atmak istesede dudaklarını ısırıp onun yerine: -yarın saat 3 arabası NEREYEEE? diye sakince sorar...Yolculuğun gidişatı çözülmüştür artık, lakin satış temsilcisi kızın Kamil Koç yolcularına daha fazla dayanabilecek sabrı kalmamıştır...)

Neden ama neden ben -.-

30 Eki 2009

Uçan Depiğe ithafen ...

Uçan depik Demiş ki:
- Bu izleyici sayısı 100 olacak ulan delirtmeyin beni !

Unforgiven diyor ki:
- Bu izleyici sayısı ne zaman 10 olacak ulan ? xD

28 Eki 2009

Bi sen eksiktin !

Sonunda hayatıma birini sokmayı becerdim lakin ergen olmasını beklemem gerekecek sanırsam :/

Normal bir erkek kaç yaşında erişkin oluyore acaba ?

23 Eki 2009

O.o Döndümmmm o.O

Kaldığımız yerden devam...

Gezdim, gördüm ve geldim =))

Hayat; dışarda isen ve yalnızsan hatta yanında seni anlayan ve yarım bıraktığın kelimeleri tamamlayan dahası sana değer verip, seni anlayan birileri varsa çok daha çekilir halde imiş...

4 günlük seyahatimin 3 gününü özel kılan özel insana kucak dolusu minnet borçluyum...

16 Eki 2009

AĞUSTOS BÖCEĞİ HİKAYESİ

Şu hikayeye bir de SUNAY AKIN gibi bakalım...



Bir ağustos böceği doğmadan önce toprağın altındaki bir lavrada ortalama olarak 12 yıl bekler.

Evet, tam 12 yıl. 12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır: Ağustos.

Yani topu topu bir ay... Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustos böceğidir.

Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftleşecektir.

Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay...

Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok.



Siz olsanız çalışır mıydınız?



=))

12 Eki 2009

Bazı zaman, zaman zaman hatta çoğu zaman sonlandırmayı düşündüğüm bir hayatım var. Yeniden başlat olmasını istediğim anlar yaşıyorum...
Kıytırık bir şırınganın damarlarımda dolaştıracağı havanın bana vereceği 1 dakikalık zevkle gideceğim ölüme o kadar muhtaç ettim ki kendimi insanları anlamaya çalışarak...

Arabesk yaşadığımı söylüyorlar, oysa ki arabesk bir filmdir bence... Azıcık Pollyanna olmalıymışım; hayatın elinden tam 4 kere ölümden döndürdüğüm Pollyanna'yı 5.de sırtına yediği kırbaçların açtığı yarıklardan oluk oluk kan kaybederken kurtaramadığımı bildikleri halde hemde...

Buraya yazıyorum artık, yastık altı defterlerimi çalan var, tükenmez dedikleri kalemlerimi kemirerek yok edenler var...

Kimse okusun diye yazmıyorum bunları sadece içimde sıkıştılar hepsi o!

10 Eki 2009

Sıradaki Hayat Gelsin !

Dün sevgilim tarafından boynuzlandığımı farkettim; 1 haftadır alnımla şakaklarım arasında kalan, simetrik ve yarıçapı 1 cm olan kaşıntının sebebini anladım...

Ondan önceki gün öldüğünü sandığım örümceği gömmek için elime alırken beni soktuğunda asla hiçbir yaratığa güvenilmemesi gerektiğini farkettim; böylece yaşamın sırrını anladım...

1 hafta önce tek dostumun aslında beni sadece kullandığını farkettim; artık bütün paylaşımların sadece facebook'a yapılması gerektiğini anladım...

Geçenlerde tavizin taciz getirdiğini farkettim; birşeyi istemiyorsan karşı taraf kırılacak bile olsa kendinden emin bir şekilde HAYIR denmesi gerektiğini anladım...

Aslında çok şey var anladığım...

Sanırım artık herşeyin farkındayım.
Farkına varılacak birşey kalmadı...

SIRADAKİ HAYAT GELSİN !!!

5 Eki 2009

Birgün sana geleceğim hemde ceza olsun diye kendime yürüyerek.

Kimbilir belki de sürünerek...

3 Eki 2009

30 Eyl 2009

Üst vücudumün sol tarafında açtığın yara geçmezken hala, yokluğunda binlerce kez kestiğim bileklerim bile iyileşti. Açılan yaralarımı yalayarak iyileştirdim ben, bi senin bıraktığın izler yokolmuyor...

Yok, olmuyor... Bu böyle olmayacak !

Kaburgalarımın herbiri omuriliğimden ayrıldı teker teker... Sen bu acıyı bilmezsin; kemiklerin çatırdar seni yaşatan sinirlerden koparken ve her seferinde dirhem dirhem ölürsün... tekrar dirilirsin... ölürsün...
Sen ki celladı olmuştun hayallerimin ve umutlarımın acımasız Azraili...Gözlerin kapalıydı sökerken vücudumdan yüreğimi, ve hiç değişmedi ifaden bir hayatı yokederken...Cebimde tutuyorum bana verdiğin mermiyi, eğer girerse menzile vuracağım hem aşkı hem sevgiyi... Hemde hiç haketmediği yerinden...

Mucize gerek bize, bu aşka... Bir Musa olmalı; bizi ayıran kızıldenizi birleştirmeli, bir Tanrı olmalı seni bana tekrar sevdirmeli...

29 Eyl 2009

Dün seni sevdiğim yere gitmişim... Tamda orada bırakmıştın, tamda orada ikinci kez vurmuştun beni...
İşte orası... Hani tüm hücrelerimi böldüğün yer, hani üremelerini durduğun kadınlığım... Sadece "seni seviyorum" demek istemiştim oysa; sen sektirirken bir taş gibi yüreğimi mavilerinde suların... Seni seviyorum demekti amacım... Günlerce lanet ettim kendime derinlere düşerken yüreğim, dibe vurduğumda etrafımı saranlar oldu... Ağladım...
Bir gece; bir yürek indi yukarıdan yüreğime... Bir gece bir balina uğultusu eşliğinde... Vurdum sevdayı menzile girdiğinde...

28 Eyl 2009

Bugün daha bir yorgunum hayata... Birkez daha kırıldım aynadaki yüzüme, tükürdüm hatta çelimsiz bakışlarıma...
Tüm gece beşik sallamış gibi yorgunluktan morarmış gözaltı torbalarım peydah olmuş. Alnımda, hani tamda yazgımın üstüne denk gelecek şekilde sanki düzeltme çizgisi çekilircesine atılmış 3 derin kırışıkllık çekti dikkatimi... Sanırım yastık izi olmalıydı...
Bir gecede bu kadar yaşlanılmaz ki... Saçlarım... Diğer yarısı nerde saçlarımın ?.. Ördüğümde tek peliği bileğim kalınlığında olan saçlarımın şimdi sıçan kuyruğunu andırırcasına azalmasına sebep ne ?
Bu kadar çabuk olmamalı herşey... Zaman daha erken...
Yapacaklarım var benim, söyleyeceklerim birde...

24 Eyl 2009


Yürüsem gelir miydin arkamdan, bilmiyorum...

Ama bekledim... Bekledim gelirisin diye.

Arkama bakmadım hiç. Biliyordum, ordaydın...

Kendi yalnızlığımla koca kalabalıkta öylece dikildim...


Geçen zaman 30 saniye mi, 30 yıl mıydı ?

Hatırlamıyorum...

Arkamı döndüğümde gitmiştin !

Bana bıraktığın tek şey, ayak izlerin...

Yıllardır hep kendime soruyorum;Yürüsem gelir miydin arkamdan ?


BİLMİYORUM...

inşaat ustası xD gülelim o.O

"Buna kesinlikle gözlerinizden yaslar gelinceye kadar güleceksiniz. Lütfensonuna kadar okuyun. Bu olay gerçek hayatta olmuş ve basına yansımış bir olaydır."Büyükşehir Belediyesi Kuruluşlarından KİPTAŞ'ın Genel Müdür Yardımcısı Emin Batur'a şantiyelerden birinde meydana gelen bir kaza sonunda kazaya maruz kalan duvarcı ustasının yazdığı tutanak:

İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur:
Bildiğiniz gibi ben bir duvarcı ustasıyım. İnşaatın 6. katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı yaklaşık 250 kg. kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlalarıaşağıya indirmek gerekiyordu. Aşağıya indim bir varil buldum ona sağlam bir ip bağladım 6. kata çıktım ipi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya salladım.Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili 6 kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havada buldum. Nasıl bulmayayım ben yaklaşık 70 kiloyum. 250kg lik varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akil edemedim. Yolun yarısında Dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın burada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca 2 parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarımda bu sıradakirildi.Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince bu sefer ben aşağıya inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim.Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım gözümü hastanede açtım. Cenabı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler hürmetle ellerinizden öperim.

17 Eyl 2009

Apansızın geldi o.O

Tüm umutlarımı astım girişteki fortmantoya, taze sıkılmış ruhum ve bayatlamış bahanelerim... Ellerimi hissetme hissimi bile kaybettim... Vücudum reaksiyona uğramış kimyasal bileşenler gibi ne yapacağını bilmez halde çılgınca sarsılıyor... Sapkınlık var hepinizde ! Mecazi anlam yüklü cümlelerimi teşbih olarak algılıyor sorularıma tecahül-i arif yapıyorsunuz. Yapmayın !
Kimseye bulaşmak istemiyorum ve mutsuzum sayenizde... Elimde kalan tek şey kendime olan inancım; Yıkmayın !

Bırakın gölgemde beni, ellerimi bağlamayın verdiğim savaş içinde ve dökmeyin lanetinizi üstüme... Bu kadar mı acizsiniz de sabrımı deniyorsunuz? Bu kadar mı merak ediyorsunuz da nabzımı yokluyorsunuz ? Size ne ! Bırakın ruhum huzur içinde şad olsun...


5 Eyl 2009

Hiçlik içinde varlık...

Siz bir tepede yaşarken ben koca bir Ütopya ya sahibim; hani Kaf dağının ardındaki ...
Buraya tren asırda bir gelir ve ben son trenin arkasından sadece mendilimi sallarken hiç ağlamadım !
Kendimi hayvanlara adadım; bir "Anka" kuşu besliyorum ve evimi koruyan bir Ejderham var ...

4 Eyl 2009

Sırf izini kaybetmeyeyim diye tuttum ayaklarından... Bastığın heryere arkandan bende basıyorum!
Sen gözünü açtığında ben kapıyorum;ne kadargüzel olduğunu görme diye bende...
Ve hiç kimseye bakmıyorum! Kimse görmesin bendeki güzelliğini diye...

Sen nefes alırken ben veriyorum;
Belki benden birşey gider diye yüreğine...

2 Eyl 2009

Muzicons - music widget with emotion!

Vicdanımın sesini kıstım ...

Tam zamanlı mutsuzluğumun arasında part-time bir mutluluk ararken, köşe başında gözleri yuvalarından çıkartılarak öldürülmüş bir köpek yavrusunun sızısında ayıldım hayata...
Küçüktüm... Gerçekten küçüktüm... Yüreğim bir canlıya budenli zarar verebilecek bir yaratık olduğunu kabullenemiyordu... Olayı anlamaya çalıştım, nedenleri düşündüm niçinleri sonra... Küçücük kalbim öyle çok acıyordu ki; sanki aynı anda tam da aynı yere 9mm 'likle ateş ediyorlardı...
Yürüdüm sonra... onu öylece bıraktım orda...

Kapılarımı açtığımda hayata; artık benim için çok geç kalınmıştı...

Şimdi ise vicdanımın sesini kıstım, hiç acımam yok yaklaşmayın yakarım !!!...

30 Ağu 2009

İzinsiz Sınıf Arkadaşıma... (İ.S.A)

Bu dünyadan olmadığıma kanaat getirmiştim zaten fakat bu dünyadan olmayan birini daha buldum sanırım...
Onun söylediğine göre aynı frekansta aynı dilde şarkı dinliyormuşuz,kısmen doğru bir tabir fakat şarkılarımız farklı...
Neyse olayın anlam ve önemi bu değil aslında, kendisiyle kitap dilinde uzun ve anlamlı cümleler kurarak (ki bu pek çok dünyalı ile mümkün değil) konuşuyoruz.//düzeltme: yazışıyoruz...
"Birde bu konuda isim arıyoruz; içinde bulunduğumuz durum neticesine uyum sağlayabilecek, olaya hem açıklık getirecek ama kapalı bir tabir olacak hemde illegal bir terim bulunmalı..."
Geçelim.
Zamasız zamanlarımda kabuğuma çekilircesine ve içimde ne varsa insanlığa, evrene dair bir bir acımasızca kara tahtaya yazdığım kendi çapımda yalnız takıldığım (ki herşeyin yalın hali daha güzeldir) seçmeli olmayan zorunlu ders kabul edilen 23 senedir çaktığım bu sınavı geçmek için bulunduğum fuşya renkli sınıfıma yeni katılan bir arkadaşım var. Biliyorum birgün oda kendi çapında mezun olacak yada kaydını başka bir kalabalık sınıfa aldıracak...

Bilemiyorum...

Dün ilk kez kendimi Elektrokardiyografi
cihazı gibi hissettim, o kadar yakınıma oturmuştu ki tüm atardamarlarını hissediyordum aslında... Hık.. dese bütün EKG sini dökecektim nerdeyse... Korktum sonra... Anlaşılmadığın bir dünya (belki alıştığım için) daha çekilir bi halde idi... Fakat şimdi beni anlayabilen biri varken artık ağaçlar yeşil değil... denizler mavi değil... Ne varsa nesnel anlatım tabirlerinde kullanılan, hiç ama hiç biri aynı değil...
Oysa ağacın yeşilini bilirken rahatsındır yada denizin mavi oluşunu... Ama bilinmezlik... Bilinmezlik öyle acımasız bir olgudur ki; kendini KKK (Kırım kongo kanamalı) hastalığına yakalanmış gibi yüksek ateş, terleme ve kusma halinde bulursun...
Her geçen gün bir sıra daha yaklaşan sınıf arkadaşıma alışmak kolay olmayacak sanırım...
Hele ki aynı şarkıyı söylemeye başlarsak...

...

27 Ağu 2009

Canım Türkiyem -.-

Bir turizm acentasında satış danışmanı olarak çalışıyorum, haliyle bu meslekte bir çok malzeme bulunuyor çoğu gülmek için bir kısmı da sinir bozucu...
Ama ben komik olaylarımızı anlatıcam size, gülmeye ihtiyacımız var değil mi ;)

Günlerden dün,
Bir beyfendi içeri girip uçak bileti almak istediğini söyledi mesai arkadaşım kendisine yardımcı olmak için sisteme girdi Bursa-Trabzon uçuşu sorgulanırken yolcu web sitesinde daha uygun fiyattan bulduğunu söyleyince arkadaşım Sunexpress'in kendi sistemine girdi bu sırada yolcu telefon açıp oğlundan teyit almak istedi işte baba oğulun bu trajikomik konuşmaları:

baba: senin bu uçuş tarihi 16 sıydı değil mi?
oğul: evet
baba: bak şimdi ben "sanekispiresin" ordayım alayım mı bileti?
oğul: kaç para?
baba: senin internette bulduğundan bile daha ucuz.
oğul: "alma ozaman vardır o işte bi iş!"

puhahahaha xD Adam haliyle bileti almadı ama biz koptuk
adam 30 snlik konuşmada 2 malzeme sundu bize...

anlatınca yaşanmışı kadar komik olmuyor ama hayal gücü yüksek insanlar güleceklerdir eminim...

13 Ağu 2009

Sonsuz yaşama inanıyorum ...

Bugün yine bezgin kalktığım yatağımdan intikam alırcasına topladım çarşaflarımı...
Sabahın inanılmaz mükemmel karbonmonoksit havası eşliğinde koyuldum yola işe gitmek üzere. Genizimi yakan bir nane şekeri kokusu kovdu beynimdeki meraklı üç zilliyi... Bu "O" olmalıydı... Hani en çaresiz kaldığınız zamanlarda, yada tam düşerken yükseklerden elinizi tutan... Kimine göre kahraman kimine göre kurtarıcı... Ama benim için ... Benim için ... Benim için sıradan bir melekti...
Hiçbir zaman Melekler şehrindeki gibi bir meleğe sahip olamayacağımı biliyorum ama bunun olma olasılığını bile hayal etmek hakkım sanırım ...

...

Sonrasını mı merak ettiniz ?
şöyle oldu:

Beni bi yandan aydırıp bi yandan sarhoş eden bu kokunun ardından sadece baktım sonra döndüm bi sigara yaktım ... Metroya bindiğimde hayallerimi istasyonda bıraktım ...


...

Ve hala sonsuz yaşama inanıyorum ...



Bir işaret versen diyorum, hani 2. sayfaya geçebilmem için...

12 Ağu 2009

HARCAMAYA CESARET EDEMEDİĞİM SON BOZUKLUĞUMSUN...

-Kahretsin! Yine geç kaldım.
Yatağından fırlayıp giyecek bişeyler bulmak için garderopunun kapısını açmasıyla, annesini sözünü dinlemeyip dolabına tıktığı elbiselerinin altında kaldı. Sinirin ve çaresizliğin yarattığı bir ahh! sesi çınlattı evi. Koşarak kapıdan giren annesi gördüğü manzaranın karşısında gülmeye başladı. Annesinin bu kahkahaları Rosa yı daha da sinirlendirmişti. Tüm gücünü toplayıp püsküren lav gibi çıkardı başını kıyafetlerin arasından. Annesine baktı ve "
haklı çıktığın için mi gülüyorsun yoksa 3. elemeye geç kaldığım için mi?" dedi.
Annesi birden kızının bunca zaman aslında onu ne kadar yanlış anlamış olduğunu farketti ve istemdışı bir kas gevşemesi sonucu kaşlarını çattı. Rosa bunuda annesine aşırı tepkili davranıp yaptığı saygısızlık yüzünden olduğunu düşünüp sesini çıkarmadan elbiselerin altından çıktı ve eline ne gelirse üzerine geçirmeye başladı.

------------O------------

Jhonnaten herzamanki masumiyeti ve endişesiyle elinde giriş belgeleri bahçe salonun dış kapısında bir o yanabir bu yana deli gibi gidip gelerek Rosa'yı bekliyordu. Rosa kapıya kadar koşarak gelmiş olmasına rağmen sanki normal bi vakitte gelir gibi birden yavaşlayıp yürümeye başladı.Çünkü Jhonnaten'ın ona neler diyebileceğini tahmin ediyordu. Nitekim öylede oldu. Demir kapının arkasında Rosa belirince Jhonnaten ona doğru hem masum hem kızgın hem endişeli bi şekilde yürürken:
-Nerde kaldın? 2 kişi sonra sıra sende. Bunu birdaha yapma beni herseferinde korkutuyorsun...
Rosa yaptığının Jhonnaten'ı ne kadar üzdüğünü görünce ondan özür dilemek için ağzını açtı ama kendisinin bile inanamadığı "Her seferinde beni beklemek zorunda değilsin!" cümlesi döküldü dudaklarından...
3 sendir tanıdığı ve her zor zamanında ona destek olan, onu koruyan kollayan hatta o aptal Walkerların partisine katılması için annesinden onun için izin alan ve sırf o partide onu yalnız bırakmamak içn ertesi günkü sınavına yetişemeyen belkide babasından sonra güvendiği tek erkek olan bu adamı kırdığını anladığında çok geçti... Jhonnaten tek bir kelimesöylemeden deniz mavisi gözlerindeki dalgaları alarak çoktan ayrılmıştı ordan...

...


Sayfa/1

5 Ağu 2009

Kayıyor...

Zaman kayması yaşıyorum hayatımda...
Bir şeyler ters gidiyor, kimseye anlatamıyorum söylesem delirdiğimi düşünecekler çünkü....

Zamansız zamanlar var hayatımda o.O
Anlamsız ve manasız...


Var bişeyler işte var diyorum, anlatamıyorum...

Sıkılıyorum, huzursuzum ve bunu yansıtıyorum herkese anlamasalarda...

Bir yol olmalı bir çıkış... Sonu görünmeyen bir girdapta dönüyorum...
Işık olmalı ışığı bulmalıyım...

3 Ağu 2009

çalışıyor...

klima çalışıyor...

pc çalışıyor...

telefon çalışıyor...

ben çalışıyorum ...



hufff o.O


deneme deneme deneme xD xD