22 Kas 2012

// Cumhur'a Eren Melis //

15 yıl önce.. Çocukluk... Saflık... Masumluk... Orta okul yılları, üç kişilik sıralar... Çöp tenekesi önünde tek ayak cezaları... Türkçe, matematik, sosyal bilgiler ve daha niceleri... Öğretmenler, andımız, arkadaşlar, dersler, İstiklal marşı ve aşklar... AŞKlar... İnsan hayatı boyunca bir kere sever diyorlar, doğru galiba... Yine seversin ama, O! İlk aşk! Hep bir kurşun yarası gibi sızlar duygu geçişlerinde... Çocuksun oysa! Ne bilirsin sevmeyi! Ne anlarsın aşktan! Ama sana göre "O" artık her şeyindir. Onun dikkatini çekmek için her şeyi yaparsın... Yaptığın şey çok kötü bile olsa, sırf o görsün, sana baksın diye yaparsın! Çocuksun çünkü... Ne bilirsin sevmeyi! Ne anlarsın aşktan! Ne anlarsın aşk acısından... Ama acırsın, acıtılırsın... Aşıksın ama! Birlikte vakit geçirirsin, eğlenirsin, seversin, gülersin, ağlarsın... Ve okul biter... Mecburi ayrılık girer... Çocuksun, unutursun... Yıllar sonra karşılaşırsın, ilk aşk ya! İlk heyecan ya! Küllenmişler alev alır birden... Ama kısa sürer bu yangın... Çünkü akıl, tüpü doğrultur yangınına... Akli ayrılık girer... Böyle böyle geçer yıllar; deneme-yanılma, deneme-terk edilme, deneme-üzülme, deneme-denememe... Ve... 15 yıl sonra... Duygularını kaybetmeye başlamışsındır artık. Güven; senin için Ankara'da bir park adıdır... Aşk; Leyla ile Mecnun arasında yaşandığına inanılan bir masaldır... Sevgi; sadece aileye duyulur... Saygı; insan olmayı bilen herkese... Ama aşk; Noel baba gibidir. Bir annenin 2 yaşında ki çocuğuna anlattığı kadar... Bir gün... Aşk çalar kapını... Hemde ilk aşk! İlk heyecan basar yine ansızın... Bir "Cumhur"iyet yürüyüşünde, artık arkadaşım dediğin ilk aşkınla, el ele... Şimdi hayat; "O"nunla geçsin artık! dediğin kadar yakın... "O"nunla bitsin dediğin kadar ömrün... "O"nsuz olamam dediğin kadar mutlu... Ve her şey artık "O"..! Sakın hayatımdan çıkma... Sakın benden gitme, bende bitme... Varlığın varlığıma, varlığım varlığına; Allah'ın lütfudur..! /Cumhur'a... 29/10/2012

29 Haz 2012

Geç(miş)e dönüş

Yüreğini yüregime bağlasaydın, kokunu duymasam da olurdu... Zaman ve mekanı bükebilsem, solucan tüneli oluşturarak ışık hızına ulaşıp bittiğimiz güne geri dönebilirim..! Fizikte bu mümkün! Oysa şimdi; bir gökdelenin en üst katına oranla daha yavaş geçiyor zaman... Çünkü aşağıda yar/çekimi daha kuvvetli..!

26 Mar 2012

Aşk mı?
Ay şuram ağrıyo...


Şimdi git! Siktir git..!

Söveyim diyorum, anasına avradına değil de; gelmişine, geçmişine, geleceğine. Ne varsa içimi acıtan, kim varsa yakınlarında acılarımın, vurayım diyorum en içli küfürlerimi...


Tutayım elinden piç sızılarımın, alıp karşısına çıkayım, bak lan diyeyim, bak ulan gördün mü izlerini. Hepsi senden bunların, sensiz gecelerle sevişmelerimin meyvesi bunlar.
Babası sensin bu sızıların, senin kanını taşıyorlar. İşte sen böyle şerefsizsin diyeyim, hayatımın tam/amına koydun diyeyim. Sen sızılarına bile sahip çıkamıyorsun diyeyim, iz bırakıp kaçıyorsun bir korkak gibi..!

Tüm şarkılar seni anlatıyor şimdi, tüm şairler senden bahsediyor. İnanmayacaksın ama herkes sanki seni tanıyor... Öyle dolmuşsun içime kime üflesem sen çıkıyor nefesimden..!

Tüm söyleyemediklerim bu kadar...

Şimdi git!
Siktir git..!

17 Mar 2012

Ben küçük bir kız çocuğuyum...

Küçük bir kız çocuğunun, uzun ve uçları bukleli saçlarında gördüm bugün kendimi...
Ne kadar temizmiş yüreğim ve ne kadar masum...
Hesapsız ne kadar sevilebilirse o kadar sevebilmişim insanları, o kadar düzleşmiş saçlarım büyüdükçe...

Küçük bir kız çocuğunun bir damla göz yaşında buldum bugün kendimi...
Ne kadar basit şeyler için ağlamışım, ne kadar masum...
Karşılıksız sevgilerde büyütmüşüm özlemlerimi, ne kadar üzülünebilirse o kadar üzülmüşüm büyüdükçe...

Küçük bir kız çocuğunun çocukluğunda öldürdüm bugün iyi niyetlerimi...
Ne kadar dibe vurulabilirse o kadar vurdum..!

24 Oca 2012

Şah'lanan Piyonlar

Sen annem gibi bırakıp gitmeseydin,
Ama annem gibi anlayışlı olsaydın belki,
Ben sevecektim seni, annem gibi..
Anneler ne kadar sevilir bilmiyorum ama o kadar severdim seni...

Tutardım elinden, düşersem kaldırırsın güvencesiyle,
Hasta olsam bakarsın nasılsa diye çocuklar gibi dondurma yerdim yanında...


Ben, ben seni sevecektim aslında, kontörüm yoktu...
Ben seni sevecektim aslında, hava yeterince soğuktu...
Ben seni sevecektim aslında, sen erken gittin...

Şimdi sen şah ben mat!
Sonuç olarak aynı kutuya koyuluyoruz ama sen bir ucuna ben bir ucuna..!

9 Oca 2012

Sevdiklerimiz öldüklerinde rüyalarımıza çok az girerler..
Sevdiğin kişi öldüyse ve rüyana girip "seni özledim" derse, seni çağırıyor demektir..

Bu davet mektubundur yani öbür taraftan.. Vizen çıkmış demektir; Tek giriş sonsuza kadar kalış.. Anlamı bu..

Annemi gördüm rüyamda.. Beyaz bir paket vardı elinde, yüzünü görmedim ama biliyorum annemmiş.. Uzattı paketi; gelirken giy dedi..

İsyeaaağğğnnnnn

Tüm mesafeleri yenecek teknolojiye bile yetmedi gücümüz...
Ya zaman yoktu, ya da durum...
O halde,
Ben böyle hayatın dibine vururum..!

6 Oca 2012

Sana Dair...





Yaşam kadar gerçek
Yaşamak gibi sahte
Öyle çok şey var ki
Yaralayan insanı.
Bir yürek çarpıntısı
Onu her gördüğünde
Öyle çok şey var ki bak
Sana dair...

Yanlış aşklar yaşadık
Yanlış köprülerde
Yanlış gemiler yakıp
Aldırmadan!
İki damla su çaldık
Zamanın pençesinden
Aldırmadan, aldırmadan...

Mucize gerek bize..!
Gidecek bir başka düş
Bir düş ki korkmamış
Zamanın karşısında.
Ve bir çağ gerek bize
Ve bir çağ bundan özgür..!
Öyle çok şey var ki bak
Sana dair...

Sonra kuşlar gitti
Anladım dünya yorgun...
Sen yorgun, tortusu kalmış
Eski bir korkunun!
GörmediN, duymadıN
DemediN bunlar kötü
Biz var mıydık?
Aşk var mıydı?

Bu ne senden ilk kaçışım
Ne de ilk düşüşün yüreğime
Ne bu serden son geçişim
Ne de son küsüşüm kaderime...

Hayatımın alt yazısı...


Başka bir şehrin sıkıştırılmış çıkmaz sokağında, kalbinin atan bir parçası olduğunu öğrenirsin...
O sensindir..!
O senin çocuğundur, annendir, babandır, kurulmamış hayallerindir, yapamadıklarındır, isyanındır ve daha niceleri...
Ama hayat tutuverir kolundan, destursuz, 3 kere döndürür başının üstünde ekmek ve tuz gibi fırlatılırsın kefareti olarak hayatın yaşam girdabına...

Sadece fakir ama gururlu olduğun için yenik düşersin, düşersin işte...
Bir merhabaya sığdıramadığın her şey, elvedanın soğuk nefesini üfler suratına. Donarsın!
İçin cayır cayır yanarken, tutuşurken bedenin sülfrik asit dökülmüş gibi, donarsın!

Bir isyanın ortasında çaresiz beklersin, kahırlarını katlayıp saliselerde. Akrep koşar yelkovan kıpırdamaz ya, öyle bozuksundur artık. Günde 2 kez bile doğruyu bulamayacak kadar şaşar pusulan...

Dökülür sadece kelimeler arkasından kaybolan parçanın, bir süt gibi..

Böyle muhteşem bir duyguyu kaybetmek, yaşayabileceğin en büyük işkencedir, kimse bilmez, söylesen inanmaz anlamazlar. Sen bilirsin, sen yaşarsın, sen kalırsın geriye, senden ne kaldıysa onu yaşatırsın ruhsuzca...

Makyajın akar, suratın kireç gibi olur, burnun kızarır...

Ve bir gün;
Merhaba doktor, ben karşı çadırın palyaçosuyum..!

5 Oca 2012

Alttan geçmiyorum, bu manşet..!

Sana sustuklarımı pencerelere yazdım nefesimle...
Pencerene yaklaş nefesin nefesime değdiğinde açılacak mührü susuşlarımın...

Aslında ben sana intiharım!

Ben bir doğru yapıyorum, ama bir yerde saklanmış 3 tane yanlış var ben daha arkamı dönmeden, kaşla göz arası seni götürüyorlar..!

Yokluğun hep Amerika'nın oyunu çocuk..!

Ve sen!
Ne kadar lafın varsa suratıma fırlat, bakışını kaçırman kadar acı değil bu tahribat..!