6 Oca 2012

Hayatımın alt yazısı...


Başka bir şehrin sıkıştırılmış çıkmaz sokağında, kalbinin atan bir parçası olduğunu öğrenirsin...
O sensindir..!
O senin çocuğundur, annendir, babandır, kurulmamış hayallerindir, yapamadıklarındır, isyanındır ve daha niceleri...
Ama hayat tutuverir kolundan, destursuz, 3 kere döndürür başının üstünde ekmek ve tuz gibi fırlatılırsın kefareti olarak hayatın yaşam girdabına...

Sadece fakir ama gururlu olduğun için yenik düşersin, düşersin işte...
Bir merhabaya sığdıramadığın her şey, elvedanın soğuk nefesini üfler suratına. Donarsın!
İçin cayır cayır yanarken, tutuşurken bedenin sülfrik asit dökülmüş gibi, donarsın!

Bir isyanın ortasında çaresiz beklersin, kahırlarını katlayıp saliselerde. Akrep koşar yelkovan kıpırdamaz ya, öyle bozuksundur artık. Günde 2 kez bile doğruyu bulamayacak kadar şaşar pusulan...

Dökülür sadece kelimeler arkasından kaybolan parçanın, bir süt gibi..

Böyle muhteşem bir duyguyu kaybetmek, yaşayabileceğin en büyük işkencedir, kimse bilmez, söylesen inanmaz anlamazlar. Sen bilirsin, sen yaşarsın, sen kalırsın geriye, senden ne kaldıysa onu yaşatırsın ruhsuzca...

Makyajın akar, suratın kireç gibi olur, burnun kızarır...

Ve bir gün;
Merhaba doktor, ben karşı çadırın palyaçosuyum..!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen de bir şey söyle...